Otel Sobe- Cunda Adası/ Küçük Oteller
Kenan İmirzalıoğlu ve Sinem Kobal önümüzdeki haftalarda Cunda Ortunç Koyu’nda evlenecek, bana dediler ki git bir bak akalım asayiş berkemal mi? Şaka şaka Düğün olacağını bilmeden bilgisayarımı kaptığım gibi Cunda’ya geldim, ofisi buraya taşıdım.
Bahçe içinde, kuş sesleri altında geçirmek istediğim birkaç günlük iş+ tatil için neredeyse üç haftadır otel bakıyordum, çok şanslıyım ki Cunda Sobe Otel ’e denk geldim.
Otel, konuklarını gelir gelmez ferahlasınlar diye ‘ayva kompostosu’ ile karşılıyor.
Dediğim gibi niyetim kuş sesleri altında, etrafı yeşillerle çevrilmiş bir bahçede, dingin, huzurlu bir ortamda kahvaltı edip, kitap karıştırmak, kahve keyfi yapmak, bir yandan da bilgisayarımda gerekli işlerimi toparlamaktı. Şansıma gittiğim ilk gün yağmur yağdı, otelin zevkle döşenmiş salonunda vakit geçirip kahvemi yudumladım, diğer günler ise otelin bahçesinde, Cunda’da ve Ayvalık’ta zaman geçirdim. Sabahları camı açıp kendime ‘kuş seslerini dinleme seansı’ uyguladım
Özenle hazırlanmış kahvaltısında yerel peynirlerden Ayvalık zeytinlerine, gözlemeden pişiye, pancake’ten acukaya, ev yapımı reçellere pek çok seçenek sunan otelin bahçesinde kahvaltı yaparken, içime yasemin kokularını çekip, kokuyu duyumsamak çok keyifliydi. Yasemin kokularının o kadar güzel bir rayihası var ki, yoldan geçenler durup kokluyor ve bize selam vererek sahile iniyordu.
Sahile sadece bir dakika yürüme mesafesinde olan otelin sahibi Ömür Hanım yaklaşık 10 yıldır burayı işletiyor. Her noktayı o kadar keyifli döşemiş ki, kendimi evimdeymiş gibi hissettim. Vintage objeler, keten peçeteler, özenle seçilmiş kahve fincanları, açık mavi kapı ve bahçe mobilyalarıyla her noktası huzur dolu… Otelin odaları, olması gerekenin de üzerinde temiz, sade ve dinlendirici, soft tonlarda döşenmiş.
Sizler için birkaç günlük Cunda tatilinde neler yapılabileceğini derledim, umarım tatilinize bir katkısı olur. Ben her birini yapmaktan zevk aldım.
Edremit Havaalanı üzerinden gelecekseniz havayolu şirketlerinin ücretli servisleriyle (15 TL) önce Ayvalık Merkez’deki eski garaj önünde inebilir, yolun karşısına geçip Cunda dolmuşlarına binebilirsiniz. Taksi ile geliyorsanız zaten taksi sizi otelinizin önüne kadar bırakacaktır. Karayolu ile geliyorsanız Susurluk’ta mola verip Ayvalık tostu yemenizi ve yanında ayranla serinlemenizi öneririm. Cunda’da gece 00.00’a kadar her 10 dakikada bir kalkan dolmuşlarla (2,5 TL) Ayvalık’a gidip gelebilirsiniz.
Cunda Adası’nda gezilecek yerler:
Hiç plan yapmayın, kendinizi önce sokak aralarına atın, Ada’nın tarihi taş evlerinin, önce kız okulu sonra erkek yetiştirme yurdu olarak kullanılan harabe haldeki binanın ve Cunda sokaklarının fotoğrafını çekin. Kuş seslerini dinleyerek dolaşın, Ada sakinlerinin yanınızdan geçerken gülümseyerek selamlamasına karşılık verin.
Ada’nın en tepesindeki Rahmi Koç Müzesi’ne uğrayın, Cunda’yı tepeden gören manzarasında bir şeyler için ve manzarayı izleyin.
Arka tarafındaki Patricia koyunu fotoğraflayın, inerken sol kolda kalan yıkık dökük Agia Triyada Kilisesi ile restore edilmiş eski kilisenin avlusunu ziyaret edin.
Taş Kahve’de kahve molası verip, yazın gittiyseniz sahile bakan tahta sandalyelerinde, kışın gittiyseniz döküm sobayla ısınan iç alanında kahve ve çay keyfi yapabilirsiniz. Kahve, mekanın arka tarafında taşla ezilerek ufalanıyor.
Akşam yemeği için Bay Nihat, Yakamoz veya Deniz Restoran’a uğrayıp mezelerinden denemeyi unutmayın.
Mola vereceğiniz zaman Karadeniz Pastanesi’nde soluklanın. Pembe dış cephesi, beyaz tahta sandalyeleri, üzeri çiçekli masa örtüleriyle insanın içini açan bir sokak yaratmışlar. Bol sakızlı kurabiyesi, üzümlü tarçınlı kurabiyesi ve dışı sert içi yumuşak kalmayı başarabilen lor kurabiyesini deneyebilirsiniz.
Semali; likörleri ve zeytinyağlılarıyla ünlü. Yemeklerde sadece Ayvalık zeytinyağı kullanılıyor. Nar çiçeği, mürver, sakızlı kahve likörünü ve yemeklerini deneyebilirsiniz.
Cunda Adası’nın girişinde seçtiğiniz kahvaltıya göre değişen içeriğe sahip fix kahvaltı sunan Cookpoint var. Benim denediğim XLarge olanıydı. Yumurtalı ekmek, köy tereyağı, ev yapımı reçelleri (tarçınlı ayva çileği, dağ çileği reçeli, enginar reçeli, armut reçeli…vs), zeytin ezmesi, Giresun’dan fındık ezmesi, köz biber, acuka, bahçeden domates biber salatalık, çörekotlu girit sepet peyniri, Kars taze kaşarı, keçi koyun inekten yapılan beyaz peynir gibi lezzetleri tadabiliyorsunuz.
Sahilde yürüyüş yapıp Dondurmacı Cemal’de dondurma yiyebilirsiniz.
Lokmacı Saki’de lokma deneyebilirsiniz. (Sezon değilse haftaiçi lokma dökmüyorlar)
Taş Kahve’nin arka köşesinde bakla ve enginar satan yaşlı amcadan döndüğünüz gün bir şeyler satın alabilirsiniz.
Bir akşam Lal’e uğrayabilirsiniz ama yoğun olduğu için ilgi beklerseniz hayalkırıklığı yaşayabilirsiniz. Mümkünse ağaçlar altındaki masalara oturmaya çalışın.
Yemekten sonra Vino Şarap Evi’nde şarap molası verin.
Sahilden kalkan tekne turlarıyla koy koy dolaşıp durduğu noktalarda billur denizin tadını çıkarabilirsiniz.